This is default featured slide 1 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.This theme is Bloggerized by Lasantha Bandara - Premiumbloggertemplates.com.

This is default featured slide 2 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.This theme is Bloggerized by Lasantha Bandara - Premiumbloggertemplates.com.

This is default featured slide 3 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.This theme is Bloggerized by Lasantha Bandara - Premiumbloggertemplates.com.

This is default featured slide 4 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.This theme is Bloggerized by Lasantha Bandara - Premiumbloggertemplates.com.

This is default featured slide 5 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.This theme is Bloggerized by Lasantha Bandara - Premiumbloggertemplates.com.

15 Nisan 2013 Pazartesi

Ampul değil Turan Güneşi !


Yanlış seçimler yapabiliriz bazen hayatta. Bu seçimlerin nihayetinde mutlak bir zafer ne diye sorulursa şayet ;

- Hatadan doğruyu bulabilme sanatı deriz.

 

Zira doğru elektrik akımını bulabilmek için Edison binlerce yanlış elektrik akımını keşfetti. İşte bunun gibi hata yapılması mühim değildir aslında sadece bu hataların bize ne kattığı önemlidir. Tabi birde bedel vardır misal bu bedel için yanlış elektrik akımı ile elektriğe maruz kalmıştır Edison. Fakat nihayetinde ampulün icadı ile karanlıkları aydınlığa çevirebilmenin ilk adımı atılmıştır. Aslında bu ilk değildir zira ampule benzeyen bir sistem ile elektrik vasıtasıyla çalışabilen sistemi mısır piramitlerinde görüldüğüne dair rivayetler epey fazladır. Buradan ise hata yapmanın aslında bir diğer temelini görebiliriz. Hata yapanların hatasını bilmek bizim benzer hata yapmamızın önüne geçebilir. İşte bu benzerlik bize tecrübenin ne kadar mühim bir mevzu olduğunu gösterir.  Bunun gibi bir fikirden kaynaklanacak hata belki bir asır yahut bir gün öncesinin tecrübesi akla gelerek büyük bedel ödemenin önüne geçilebilir. Misalen Edison belki eski uygarlıkları inceleme imkanı bulsa piramitleri araştırma fırsatı olsa sanıyorum ki çok daha basit bir metod ile ampul icat olacak ve en basit bedel olarak elektrik çarpmasına izin vermeyecekti. Ama burada hatadan tecrübe ile Edison "ters akım" metodunu keşfetmiş oldu. Ve aslında kendiside bir sonraki nesillere misal olarak hatalarını ve icatlarını miras bıraktı.

 

Bireylerin bir sonraki nesillere miras bırakabileceği gibi bireylerden müteşekkil milletlerinde tarihi mirasları vardır. Bu mirasları göz ardı ederek bizatihi kendi denemeleri ile çözümler arayan bir millet ve milleti yöneten irade muhakkak olarak bir sonraki nesillere hata olarak kalacak tecrübeler bırakacaktır. İşte bu noktada bir tarihi miras olarak diyebiliriz ki biz Türkler olarak hain denilebilecek kişileri yahut türlü unsurlari dedelerinden miras tecrübe ile imha yoluna giderken günümüzde hain ile pazarlık hain ile müzakere yahut ismi ne olursa olsun cismindeki hata ve tecrübe gerekliliği duyulmadan yapılan çalışmalar topyekun milletimizde elektrik çarpmış hali vermesi bundandır. Ampul icat edildi,ampul elektrik ile çalışır ampulün yanlış bağlanması yahut türlü unsur eliyle sabote edilmiş hali elektrik arızasına sebebiyet verir. Ve herkesin malumudur bir ampul arızası ile yanabilecek bir ev olabilir neticede. Türk'ün başında idare mekanizmasında bulunan "ampul iradesi" yanlış yapıyor ve büyük bir elektrik kaçağına sebebiyet verecek tüm evi tüm yurdu tüm Türk mülkünü bir kerede yangın yerine çevirecek.

 

Fakat Allaha binlerce şükür olsun ki bu elektrik,ampul denkleminde bir sigorta vardır ki tüm herşeye rağmen nihayetinde Türk yurdunu bu "ampul iradesinin" sebep olacağı yangından uzak tutacak güç,akıl,fikir ve irade sigorta diyebileceğimiz Türkçüler var Türk Milliyetçileri var Turancılar var.

Ampulün ; Vatana ışığı yetmez ! Turan güneşi lazımdır !

 

14 Nisan 2013 Pazar

Küresel güçler,kürtler ve terörizm sömürüsü


Küresel güçler,kürtler ve terörizm sömürüsü
Yıl 1978...
Terörist başı öcalan ve arkadaşları tarafından dev-yol'dan ayrılarak kurulan marksist bir örgüt olarak kurulmuştu,o sıralar terörist başı Ankara üniversitesi siyasal bilimlerde okuyor ve birçok "derin" yapı ile ilgisi mevcuttu.Kurulan bu örgütun amacı güneydoğu anadolu bölgesinde marksist bir devlet kurabilme amacının yanında kurucuların halen hangi kürt aşiretine mensup olduğu meçhul bu kişiler kürt halkının özgürlüğü savunuyordu.Olaylar,çatışmalar köy baskınlar ve dahada ilginci bizzat pkk tarafından kürt köylerine yapılan silahlı saldırılar.. 

Ve büyük Körfez savaşı...

Irak ve İran arasında gerçekleştiği düşünülen fakat aslında amerikanin desteklediği ırak ve sovyetlerin desteklediği irandı bu savaşın tarafları.
Tüm ortadoğu iki kutba ayrılmış kan oluk gibi akıyordu.

Ve sonrası...
Amerikan müdahelesi ile birlikte savaş sona ermiş oldu ve ırak'a Amerikan ordusu ilk yerleşimini gerçekleştirerek Türkiye yeni bir komşu kazanmış oldu.
Ve körfez savaşında kullanılan neredeyse tüm silahlar ırak yönetimine devri sağlanmış ve birçok amerikan silah deposu "ayrılıkçı güçler" tarafından talan edilmiş ve silahlar yok olmuştu. 1990'li yılların başlarında Irak,ıran suriye ve hatta lübnanda kurulu birçok pkk kampında amerikan silahları ile eğitimler yapılıyor ve Türkiye'ye karşı büyük ve çok uluslu bir güç oluşuyordu ortadoğuda.Evet birçok kereler belgeler ile ispat edilmiş olmasına karşın pkk'nın amerikan ve ısrail desteği aldığı inkar edilmişti bölgedeki arap devletleri ve bölgedeki amerikan konsolosluklarından.
Ama ne hikmet ise Türkiye'de ki konsolosluktan ses çıkmıyordu !


Kürt Kimliği ve Marksizm

Kürtler tarih boyunca hiçbir zaman milli bir yapıya gecememis her dönem halk olarak birçok devletin tebası olarak varlık göstermişlerdi.
Fakat ne oldu ise birden avrupalı antropolog ve sosyologlar hatta oryantalistler kürtlere karşı bir sevgi ve ilgi besler haline gelerek onların tarihini yazma görevini üzerlerine alarak kürtlerin aslında tarihte Med Devleti gibi birçok devlete sahip olduğunu hatta bozuk ve ne konuşulduğunu bölge kürtleri bile bilmemesine rağmen bir yapay kürtçe bile oluşturulmuştu.  Peki bölgede ne değişmişti kürtler açısından niçin birileri kürtlere karşı bu sevgi ortaya çıkmıştı.
Kürtler bölgede birden araplara ve Turkmenlere rağmen desteklenmeye başlanmış ve nasıl olduğu bilinmeyen bir tarih yazımına başlamışlardı.
Peki kim bu Kürtler ? Tarihsel olarak yazılı kaynakları yok denilecek kadar az olmasına ve milli yapıdan çok halk olmalarından dolayı dağınık bir yaşamları vardı.
Fakat tarihin tozlu sayfaları arasında Yenisey Nehri kenarında bir yazıt bulundu.

Elegeş Yazıtları...
Ve tarih yön değiştirmişti çünkü kürtlerin Turani ırk mensubu olabileceği gündeme gelmiş ve ırk bağlamında Türklüğe yakın olabilecekleri tesbiti yapılmıştı.
Neden mi ?
Çünkü yazıt Göktürk Alfabesi ile yazılmış ve
-Ben ki Kürt ilbeyi Alpurungu Türk Kağanının emrindeyim. 
 Herkes şaşırmış ve irkilmişti çünkü Resmi Tarih Türklere Kürtlerin Fars kökenli olduğunu fars dağlarında gezen ve kara bastiklarinda çıkardıklar kart kurt gibi seslerden dolayı onlara kürt demişti. Ne kadar ilginç bir tarih yazımıdır değil mi ?

Ve Pkk işte bu kürtler üzerinden bölge siyaseti ve marksist yapı oluşumunu tamamlamak istiyordu.Peki kürtlerden marksist olur muydu ?Yüzde doksanlık bir kesimi Müslüman olan hatta İslami açıdan ağır bir mezhep olan Şafii mezhebine mensup idi kürtler.Tarih bizlere kürtlerin komünist marksist olamayacağını 90'li yıllarda itirafçı olarak pkk'dan kaçanların sözleri ile gösteriyorki pkk aslında marksizmden de öte dağlarda çok farklı bir dini propaganda sistemi
geliştirmişti.

"Burada Allah yok,peygamber izinde..."
Ve işin kilit noktası ;
Amerika Birleşik Devletleri Afganistana girdi çünkü orası dünyanın uyuşturucu üretim merkezleri sıralamasında Danimarka'dan sonra ikinci sırada geliyordu.
Amerika bir çete devleti olduğu için bu uyuşturucu sevkiyatından pay almalıydı ve bunun için Orta Asya'da ki Sovyet Egemenliğini kırması gerekiyordu ki büyük ölçüde Türkiye ve Nato sayesinde bunu başardı. Afganistanda üretilen haşhaş vb. uyuşturucu hammaddesi iki yol üzerinden avrupa ve amerika piyasasına giriş yapıyordu.

1) Gürcistan üzerinden Karadeniz bölgesi ve Doğu Avrupa
2) Türkiye üzerinden Akdeniz kanalıyla bir bölüm kıbrıs ve kuzey afrika diğer kısım ise ispanyaya geçiyor
Bu büyük trafiğin sağlanması ve saklanması için ne gerekiyor peki Amerika için ?

K  A  O  S ! ! !
Hatırlıyorsunuz değilmi Gürcistandaki Rusya ve Amerika kapışmasını peki ya doğu avrupaya yerleştirilmesi düşünülen Kıtalararası Nato Füzelerini veya şu sıralarda gündemde olan Kuzey Afrika'da yaşanan gerilimli anları... Evet Amerika tüm bunları emek sermaye için falan değil kendi kurduğu din yani emperyalizm için afyon olarak kullanıyor.

"Emperyalizm,toplumların afyonudur.''

Peki Türkiye ve Uyuşturucu trafiğinin ne alakası var değilmi elbet bu akla geliyor ? Uyuşturucu trafiğinin güneydoğu anadolu bölgesinden geçen kısmı kıbrıs'a gidiyor. Kaç kişi biliyor terörist başı yakalandığı zaman üzerinden Güney Kıbrıs pasaportu çıktığını kaç kişi biliyor pkk'nın eşekler ile güneydoğuda uyuşturucu,mazot ve silah kaçakçılığı işi yaptığını ?Bölücü pkk bu işleri kendine sermaye oluşturmak için yapıyor ve amerikaya hizmet ediyor çünkü çıkarlar aynı yola çıkıyor Güçsüz Türkiye, Kaos içinde Anadolu...

Bakın bölünmek demiyorum çünkü Amerika şu şartlarda bölünmüş bir Türkiye istemiyor çünkü bu iş için daha erken neden mi ?
Çünkü Kürtlere oluşturulan Milli Elbise daha tam oturmadı üzerlerine,bakınız ırak'ın kuzey bölgesine onlar devlet mi yönetiyor aşiret mi ?
Yani Ermeni soylu Barzani ve çetesi daha devlet yönetmeyi bilmiyor amerikalı abileri onlara öğretiyor.
Birde şu konuya değinmek istiyorum,pkk bu ülkede bitirilmek istenmiyor çünkü bunun en büyük sebebi malesef gerek ordu gerek bürokratik çevreler işte bu afganistan-ispanya trafiğinden nema sağlıyor ve malesef amerikan dolarları için memleketi satıyorlar.Askere giden özellikle komando olarak askerlik yapanlar dağlarda terörist gördüklerinde vur emrinin gelmeyişini öyle önlerinden geçen teröristleri anlatırlar her zaman.Ve Özel Harekata gelen bir istihbarat üzerine Kuzey Irak bölgesine gidip teröristbaşını evinden almak isteyen bu vatanseverlerin güvenlik güçlerinin bizzat Turgut Özal ve Çiller tarafından nasıl geri dön emri verildiğini bilirler ve biliyoruz artık.

Ve son olarak,şu tesbiti sizlerle paylaşmak istiyorum.Osmanlı Devleti Birinci Cihan harbinde kendisine haince silah çeken moskof desteklisi ermenileri doğu ve güneydoğu anadolu bölgesinden yine bir Osmanlı Toprağı suriye bölgesine tehcir etmesi ile uğraşırken birçok ermeni bu tehcirden
kaçtı ve o sıralarda Osmanlı ordusunda savaş döneminde olan kürt köylerine ve alevi köylerine kaçtılar.Türk Misafirperverliği bunları Türklük hoşgörüsü dahilinde düşündü ve içlerine aldı peki ya sonrası ?
Ülkede Alevi-Sünni sorunu çıkıyor..
Sebep ?
Bu ermeniler komünist zihniyetlerini o köylere aşılamış durumdalar ve tkp güdümünde bir siyasi çizgi takıp ediyor hale gelmişlerdir.Kürtlerin içerisine sızmayı başaranlar ise zamanı geldiğinde işte bu terörist başı ermeni kökenli öçalan'a destek olmaya başlamışlardır.Bu bir tarihi vesikadır...
Dağda öldürülen birçok terörist sünnetsiz ve boynunda haç çıkıyor sizce sebep ?
Şafi mezhebinde olan kürtler destek vermiyor muydu pkk'ya niçin sünnetsiz ve hac takıyorlar ?



Türkiye Cumhuriyeti en acil şekilde yaptığı tüm uluslarası anlaşmalardan çekilmeli gerektiği zaman kan dökerek savaş vermelidir.Çünkü,
"kan dökmeyi bilenler hükmederler bu topraklara" !

YA BİZDENSİN, YA ONLARDAN!


21.yy'da ihanetin,cinayetin,kan ve gözyaşı kaosunda bir düzensizlik anarşizminde türlü izm'lerin tutsağında yeşeren gençlik fidanları sevgi,hoşgörü temellerindeki Osmanlı Devleti'nin kuruluş felsefesini dahi idrak edemiyor. Nasıl etsin ?Gündelik yaşamımızda bu tür kaotik eylemler o kadar fazla hale gelmiş durumdaki gençlik bu olayları kanıksamış durumda,kayıtsız ve şartsız eyyamperest bir mantıkta nihai olarak globalizm denilen bir izm tuzağında düşmekten kendini alamıyor.
Ruhların çırpınışları madde ve mana düzleminde kurban ediliyor bu tür izm'lere ve bu kurban İsmail'ce bile değil aksine hunharca hatta yeni düzenin putları olan adına kimi zaman makam kimi zaman şöhret dediğimiz bu çağın lat,menat ve uzzaları adına kesiliyor evet gençlik yokluğun eşiğinde kimse buna dur demiyor,diyemiyor demek istemiyor...
Demiyor ise bunun adı cinayet,diyemiyor ise takvasız bir inayet,demek istemiyor ise bilfiil cehennem nar'ının türlü prizmalardan yansıması dahilinde bir ihanettir !!
Biz kavramının yerine enaniyet şuurunun kapitalistce tefekkürüne binbir şeytani damıtmasından sonra ene çizgisinden enaniyetin çukurunda kalmış olması ise ayrı bir hicran vesilesidir... Biz kimiz,biz neyiz.. Biz,biz,biz...
Biz kavramında sözde birlik olduğunu düşünen ''bizizm'' yaygaracısı olan İmansız İslamcılar kendi bizlik davası olan Türklüğünde vazgeçmesi ne kadar ihanetin güneşinde yanmaya,tamunun alevinde yok olmaya esirdir. Gelelim biz olgusunun içerisine türlü isimler ile oportünist zihniyet çöplüklerinden çıkardıkları şu yedi kollu şamdanları ile Türk Dünyasının aydınlanacağına inanan tarihen ve gelecek açısından tekerli sandalyede gezdirdikleri beyinlerinin içinde söz Türkçülük sahiplerinin bizizm ülküsü... Evet görünen odur ki biz kavramına o yoldan bu yoldan yaklaşmak ve şahsi fikriyatlar aramak ve bu yolda telef olmak yerine atalar mirası töre ile Allah davasının tek yürekte tek damardan akan kan misali can veren Türk bedenlerimizde tek çözümdür görünen : İBDA !
Şimdi herkesin aklının bir köşesinde kalmıştır,kaldırımlar isimli şiir ve sakaryanın basamak basamak yükselip Türk İstiklalinin nazmın zirvesindeki anlatım şekli.. Evet bu olgu sanılmasın ki sadece münhasır bir Necip Fazıl doktriner çözüm anaforudur.
Bir taraf olabilme,bir ülkü sahibi olabilmenin günümüzde halen ileri hamlelerine devam ettiği için tarihen günümüze göre bir eksiklik ile günümüze tamamlayıcı bir sistematik ölçü nizamı.
Biz kimiz sorusuna verilebilecek en güzel cevaptır, Biz Türk'üz .. ! Peki Türk nedir,
Türk kimdir sorusuna bizim cevabımız nedir ?
- Şimdi gözlerimizi bi anlık kapatalım ve düşünelim,düşünce zeminimiz hak,adalet,töre olsun..
Ve bu düşünce mekanizmasının zihnimizde uyandırdığı tüm güzelliklerine adına Türk derim..
Türk budur !
Evet çağımızın biz kavramına getirdiği sosyolojik,psikolojik,siyaseten ve hatta antropolojik biz tanımları yetersizdir...
Biz dediğimiz zaman aklımıza, bir zulm görüldüğü takdirde bu zulme uğrayan mazlum için medet denildiği zaman hiç sağına,soluna,arkasına ve önüne ve hatta şahsi çıkar ve geleceğine bakmadan ileri atılarak -''Ben varım'' diyebilmektir şamil bir bizlik duygusu.. Evet ben anaforunun tüm karanlığına rağman çare için bizliğe bin adım atabilecek güç ve donanımda bir gençliğin topyekün dimağlarına bu biz duygusu verilmelidir..
Peki onlar kim ?
Bunu hala soruyor musun genç arkadaş ?
Hala bir fikri heyezan içinde debelenirsin,hala mı...
O halde Orhun Kitabelerinde yazdığı gibi ''Titre ve kendine gel''...
Tıpkı Nebiler sultanı Hz.Muhammed'in ilk vahyin nedamet ışıltısındaki vahiy penceresinden esen ilk rüzgarın İkra olması ve bunun bir Peygamberi dahi titrettiği gibi sen sarsıl,sen ruhi zelzelerin arasından sağ çıkıp İkra şuurunda kendine gel...
Evet cephelerde kazanılan savaşlar yerini psikolojik cihan savaşlarına bıraktığı şu devirde biz dışında kalan tüm cephelere karşı topyekün bir savaş çağrısıdır,İbda şuuru...
Türklerin bizatihi doğu istiklalinin yegane hamisi oluşunun  bir tezahürü neticesin İslam coğrafyasınında tek ümididir..
O halde Türklüğe sarıl,İslam ile yoğrul...

Her kar tanesine bir umut : 4 Nisan


Zamanın girdabında dibe doğru çekilen hayatın son bu son darbesiydi yüreklerde.Hayatın mahvoluşunun bir ortak noktasında başlayan ve yeniden çiçek açmaya yüz tutan bahçelerde son kış zamanında üşüyordu onbinler. Yürekler kabarık gözlerde damla sadasının en gür duyulduğu zamanın dahi ayrılıkların hicran çığlıkları arasında nöbet başındaydı onbinler.

Dua dua Tanrı'ya sunulan dileklerin birliğinde buluşuyordu yürekler.Evet o yürekler ki zulmün en kesif ve karanlık dehlizlerinde,tabutluklarında buluşmuştu. Hani yüreklerin birliğinin ne olduğu sorulduğu zaman onlara tek cevapları vardı,kan çökmüş gözlerinden son damla yaşın toprağa düşmesinede aldırmadan bir sabır çekip bir kişinin çilesine ortak olmaktır her gecenin sabahına varan dualarla.. İşte birlik denilince hepsi sökülmüş tırnaklarına ve vücutlarındaki işkence izlerinde görüyorlardı şuuru bu şekilde biliyorlardı töre denilen milli idrakin son kalesi olan kendilerin vazgeçerek biz davasındaki makamlarını... Onlar... İsimsiz kahraman gaziler.. Hedefe koşar adım yürüyenler ki onlar bir inanmışlık ve adanmışlık kavgasında kendilerini ve hatta birçoğumuzun baş tacı yaptığı türlü menfaatperestlik devrinde şu kahroloası nefsi toprağıa gömerek yükselmişlerdi,davasındaki tüm engellemelere karşı arşa gözünü diken ve dava adamlığının kutup yıldızı hüviyetine sahip liderlelerinin ve belki kağanlarının ardı sıra...

Fukaralığın arka cepte taşınan cüzdanlarda,servetin ise yüreklerde olduğu devrin tüm güzelliğini yaşıyorlardı onlar..
Ve çile denildiğinde etrafındaki kalabalıklar ortasında herkes bir adım geri giderken,onlar iki adım önde vakarlı duruşun tüm temsiliyetini İsmailce yerine getiriyorlardıı. Onlar bir idi,diri idi ve bu duruşları Çin'e ölüme koşanlarla Çanakkalede son güç ile düşmana sıkılan bir mermi gibi vucutlarını siper eden kahramanların duruşu ile aynıydı. Onlar bir idi tarihin tüm kahramanları ile ve onlara bu sevdayı yüreklerine nakş eden o yiğidi uçmağa uğurlamanın o kahredici acısına inat halen daha dik duruyorlardı... Yürüyordu onbinler,yürüyecekti sonrasında yine aynı yoldan on milyonlar.. Antları böyleydi,kavilleri böyleydi.. Bütün umutları,tek sevdaları milletlerine idi sadece sevmişlerdi milleti ve ona nizam veren o asırlarca bağımsız kalan Türk teşkilatların zirvesindeki Türk Devletini.. Ve aslında her aşk gibi kimi zaman devrin Nemrutlarının ateşlerinde kimi zaman ise testereler ile biçilmişlerdi,sokak ortasında soğuk kaldırımlara sarılmışlardı yiğitliğin son kalesi şehadete kavuşmuşlardı.. Onlar...

Ne kadar güzel diyordu şanlı peygamber sanki ahir zamanın o karanlık devirlerini anlatıyordu,
''Birlikte rahmet,ayrılıkta'' azap vardır o gül-i rahmet kokan sözlerinde binbir hikmet parıldıyordu. Evet birliğin rahmetinde binbir zahmete göğüs gerenler şimdi Başbuğlarına son görevlerini yerine getiriyorlardı. Son görev ...
3 Mayıs'ta başlamış görünürdü herkes için bu çile aslında öyle değildi. Canlarından çok sevdikleri işte esaretin bağrında Türk'ün esir kaldığı Türk diyarında hissetmişti taa iliklerinde esareti ve bağımsızlığin yok oluşunun milletin yok oluşu demek olduğunu.. İngiliz zulmüne karşı Türk'çe duruşu ile Kürşad'ın Çine akının temellendirmişti Ülkücülüğü ve Milliyetçi Türkiye davasının ardından gelecek olan Turan kavgasını. Bilgeliğinin tek bir kaynağı vardı: Orhun Kitabeleri !
Ne diyordu orada ? ''Titre ve kendine dön'' nidasını asırlar öncesinde yaşamışcasına atılmıştı kavgaya,Kıbrıs diyarında.
Ve çilesine karşı boynunu bükmüş,sabır demişti bir başka İngiliz Amerikanın Milliyetçi Türkiye kavgasında yolları tuttuğu bir devirde o yine Kürşad misali ihtilalin kahramanı olmuştu. Ve bu son çilesinde gurbet görünmüştü ona anavatanına yine hasret kalacaktı bir ara durak,Hindistan !

Ardı sıra memleket bekası için çileler yağmur gibi yağmaya başlamıştı. Ve Türk gençliğini yanına alması ilk 7-8 kişi ile başlamıştı. Ama onda Kürşad ruhu vardı çeri bulması zor olmamıştı yüreğinden yüreklere volkan misali yangın sıçrıyordu.
Memleketin emperyalizmin cehenneminde yanıyordu dört bucağı,gelmeliydi gelecekti Türk'ün çağı mücadelesi,kavgası,çilesi hep bunun içindi. Türlü çileler türlü işkenceler ardında bir çınar misali onada Hakk vaki olduğunda tarihler 4 Nisan 1997 gününü ''kara gün'' olarak yazmıştı çileye sevdalı bir yürekler.
Ölüm onada yakışmamıştı fakat bilirdik ki o bizleri anlatacaktı şehitlerin huzurunda övgü ile ve diz vuracaktı Tanrı Dağında Kürşad Ata'nın huzurunda..
Ve işte karlar altında nisan vaktinde yağan karlar altında son görev SON BAŞBUĞA karşı olabildiğince huşu içinde veriliyordu. Sanki milyonlarca yürek gibi üşüyordu Ankara üşüyordu .. Başka bir açıklaması yoktu bize göre nisanda kar yağmasının bir devrin kapanmasının ardında yeni fetihlerin müjdesini taşıyordu her kar tanesinde bir melek ırkının emrinde MiLLİ HAREKETÇİ TÜRK YİĞİTLERE !

Başbuğum ruhun şad,mekanın uçmağ olsun !

Acun'da huzur için ne gereklidir ?