15 Ağustos 2013 Perşembe

DEMOGRAFİK SOYKIRIM VE KÜRT GÖÇ SİSTEMAĞİ SORUNU

Nüfusun etkisi ve asimilasyon gücü
Günümüzde ve daha öncesinde devletlerin özellikle ‘’üniter-milli’’ devletlerin varlığına dayanak sağladığı temel yapıyı oluşturan millet vardır.Bu milletin tarihi,kültürel vs. millet olma özelliklerini koruma altında tutulurdu.Devlet bekası için devlet toprağı genişlese dahi asimilasyona karşı tedbiler alınırdı.Hatta Devlet-i Aliye Osmaniye bu konuda ‘’feth edilen’’ coğrafyalara konar-göçer Yörükleri iskan ve iakmetini gerçekleştirmek,o bölgenin nüfus olarak Türk özelliği taşımasına önem vermiş,nüfusun Türk’ten yana olmasını sağlamıştır.Bu konuda en güzel örnekler balkanlardaki yüzlerce Osmanlı eseri ve yine o bölge dilleri içerisindeki Türkçe kelimelerin yoğunluğu bizebunun ne kadar başarılı olduğunu bugün dahi göstermektedir.Bir zamanlar Sovyetler Birliği üzerine tezler,araştırmalar yapıldığı dönemde en güçlü vurgulanana araştırma neticesi 2040 yılında Sovyetler Birliği içindeki rus nüfusun,Türk nüfusa oranla gerileyeceği hatta Türklerin üstün olacağı bir demografık öngörü mevcuttu.Fakat nüfus olarak artışı beklemeden Türkler bir bir 1991 yılında bağımsızlıklarına kavuşmuşlar ve bu gören Ruslar ise bu konuda ters nüfus dengeleme metotlarını kullanarak Türklere karşı türlü soykırıma girişmişler ve Türkleri kısmende olsa durdurmuşlardır.Evet Osmanlı Devletinin Türk nüfusun bölgesel yer değişimini sağlama çalışması nasıl ki Türkler devlet mülkünün dört yanına dağılmış ise bir o kadarda o bölgelerin bizatihi Türkleşmesinin en büyük ve güçlü bir föktörü haline gelmiştir.
Demografi üzerine çalışan bilim insanları bu konuda ‘’Milletlerin Millet Olabilmesi’’ temel taşını oluşturan insan(birey)-toplum bağımlılığı çalışmasına imza atmışlardır.Osmanlı Devletinin yaptığı Türksüz bölgeye göç bölgenin demografik güç unsurunu eline alarak Cihan Hakimiyeti projesini 2.Cihan Harbinde Hitler Almanyası merkez Almanyadan ‘’aryen-cermen ırk’’ mensubu olmayanların Alman ırkına oranını düşürerek bölgede Alman populasyon oranını güçlendirme arzusunun temelinde ‘’insan gücünün etnik temelde erk hissi’’ esası vardır.Bu aşamada aşağı ırk olarak görülen Yahudi,Çingene katliamı bu sebeple başlamış ve bu arada ters mantık uygulamayı başaran Yahudiler bu durumu keni menfaatlerine kullanmış ve millet olma hissinde uzak Yahudileri tek bölgeye toplayarak ‘’vatan birliği’’ kavramı için mücadeleye başlamışlardır. Neredeyse tüm Yahudi nüfusu tek bölgeye taşınması ise büyük oranda başarılı olmuştur.Çünkü dağınık Yahudi milleti bırakınız millet olup devlet kurabilme hedefini bunun tam tersi diğer milletler arasında asimilasyona maruz kalmıştır. Bunun farkına varan Teodor Herz ise milli nufusun bir bölgede toplanarak ‘’devlet’’ oalbilme şuuruna geçişini mükemmel bir demografik çalışma ile başarmış bir zamanlar Türk toprağı olan Filistin ve çevresini Yahudileştirerek orada bir devlet kurmayı başarmıştır. Sadece nüfusun bölgesel göçünü sağlayarak yapılmıştır bu devletleşme projesi.
2.Cihan Harbinden sonra topyekün Avrupa’da genç nüfus neredeyse yok olmuş ve koskoca kıta olanca variyetine rağmen neredeyse gayr-i fiili nüfus soykırıma maruz kalmıştır.Tüm fabrikalarının ürünlerinin tüm dünyaya satılması ve kapitalist cephedeki mücadelesi bir yana bunun devamını sağlayacak genç nüfus eksikliği koskoca Avrupa kıtasındaki devletleri ve milletleri yok olmanın eşiğine getirmiştir. Ve başta Alman bilim adamları bunun çözümünü çevre ülkelerden genç, dinamik ‘’nüfus göçü(işçi) ) ile engelleme gayretine girişmişlerdir.Ve başta Almanya olmak üzere birçok Avrupa ülkesi Türk nüfusu ülkelerine kabul etme zorunluluğunu kabul etmiştir. Giden onbinlerce Türk o coğrafyada ilk başta eşlerini götürmüşler ve devamında bölgede yaşanan ‘’doğum’’ izninin çıkması ile yüzlerce Türk ailesi o coğrafyada meydana gelmiştir. Bu ailelerin ilk nesil olması ile o coğrafyada dışlanması gündeme gelmiştir başta Alman Devleti Türklere birçok vatandaşlık hakkını vermek istememiş fakat geçen on yıllarda Türk nüfusun güçlenerek hatta bölgedeki seçimlerde ‘’kuvvetli bir denge’’ unsuru olması ile seçimlerde Türklerin gücü gündeme gelmiştir. Evet nüfus gücü etkisi Avrupayıda vurmuş Türk kültürünün oralara taşınması ile Türk Lobiciliği günümüzde çok daha etkili ve vurucu hale gelebilmiştir.
Fakat tüm bunlara karşın birde asimilasyon sorunu ile karşı karşıya kalmıştır avrupayada giden ‘’göçmen unsur’’. Bu ise 2. ve 3. nesil ile son aşamaya gelmiş birçok kültürel ve sosyolojik olguda Türklük yerini ilkin Avrupalı sonrasında ise Alman,Fransız,İtalyan kültürleri içerisinde yokluk limanında asimilasyon gemisinde mahsur kalmıştır.
Savaşlar,isyanlar,göçler değişen nüfus dengeleri ve bölücü etnik kürt nüfus artışı…
Yıl 1915
Birinci Cihan Harbi sırasında 7 cephede savaşan Osmanlı ordusu yıllarca millet-i sadıka olarak değerlendirdiği Ermenilerin ihanetine uğradığında onları yine bir Osmanlı toprağı olan Hicaz bölgesine gönderdiği meşhur tehcir döneminde birçok kaçak,hain ve emperyalist ‘’köpeği’’ ermeninin doğu ve g.doğu bölgesinde Türkmen ve Kürt köylerine sığınarak tehcirden kaçması neticesi ermeni nüfusunun ‘’sözde’’ asimilasyonu vuku bulmuştur. Aslında tam tersine bu bölgelerin zamanla Ermenileşerek bölgenin Türk demografik yapısı değişmeye başlamıştır. Ki bölgede daha sonra yaşanan etnik ve bölücü terörizmin kaynağında bu demografik değişim çok güçlü olarak kendini göstermiştir.
Bölgede yaşanan demografik değişimin faydasını ilk önce ermenilerek fark etmiş sonrasında ise Kürtler fark etmiş ve bunun daha güçlü olarak devamının sağlanması için türlü desise ve yer yer katliamlara başvurmuşlardır. Bunun için cihan harbi esnasında gerçekleşen Türk köylerinin basılarak lokal katliamların varlığı ve devamında bu bölgelere işgalci güçlerin koruması altında ermeni ve Kürtlerin yerleştirilmesi bölgede Türk için bir yok oluşa giden süreci beraberinde getirmiştir.
1.cihan harbi esnasındaki Türk’e karşı başlatılan bu ‘’demografik soykırım’’ maalesef birçok Türk bürokrat ve bilim insanının gözünden kaçmıştır. Aksi halde bu bir ihanettir bu bir cinayettir ne olursa olsun iğrenç bir niyettir.
Günler geçmekte genç Türk Devleti ‘’Üniter-Milli’’ kurucu unsuruna tam itaat ile özellikle Cumhuriyet yıllarının ilk dönemlerinde birçok Türkçü yani Türk ırkının hassalarını koruyan ortaya çıkaran çalışmalar yapmakta yıl 1938 sonrası bu anlayış sistematik olarak yok edilmiş bu anlayış ise ırkçılık ile aforoz edilmeye çalışılmıştır.
Türk’e karşı başlatılan bu demografik katliam/soykırım ise asl olarak son ve en etkili halini Körfez savaşlarındaki kürt göçleri ile kendini tamamlamıştır.
Körfez savaşı sırasında ve sonrasında kesin olmayan rakamlara göre 500.000 kürt,arap Turgut Özal’ın ‘’barışcı ve arabulucu Türk siyaseti’’ neticesinde ülke topraklarında iskan ve ikameti gerçekleştirilmiştir. Evet bu dönemde halihazırda bölücü,kürt etnik ayrılıkçi terörü ise ‘’demografik güç’’ kaynağını bizzat Türk Devleti eliyle sağlamış olduğu gibi Körfez Savaşından sonra emperyalist uşak Barzani ve Talabani kürt aşiretlerine bir büyük ganimet bırakmıştır. Nedir bu ganimet ? Çekiç gücün neredeyse tüm silahları bölgede haraç-mezat bir şekilde başta etnik ayrılıkçı kürt terörünün eline geçmesine vesile olmuştur.
1915 ve 1986 dönemlerinde gerçekleşen bu ‘’demografik etnik güç unsuru’’ Türk için geri dönülmesi imkansız sorunların ortasında kalmasına yol açmıştır.
Bölgede daha sonra gerçekleşen ‘’terörizm’’ olayları neticesinde köy,mezra boşaltmaları gündeme gelmiş ve bu bölgede yaşayan ve vatansever-hain ayrımı dahi yapılmayan kürt nüfusunun özellikle sanayi ve ticaret bölgeleri olan İzmir,İstanbul,Bursa,Mersin gibi kozmopolit şehirlere göçü bizzat Türk Devleti teşvikiyle gerçekleşti.
Bu bölgelere yerleşen ‘’kürt nüfusu’’ bölgenin ekonomik temel yapılarını çok büyük oranda sallamış başta ucuz iş gücü olmak üzere irden emlak,arazi ve inşaat sektöründe büyük değişimlere yol açmıştır. Nerede ise memura dahi ev kiralamayan gayri menkul sahipleri kaçakçılık,silah ticareti gibi birçok illegal ve vergisiz ticaretten ‘’köşeyi dönmüş’’ kürt burjuvasını oluşturmuşlardır. Sonraları bu kürt burjuvaları ‘’ucuz işgücü ve nüfus kalabalıklığı’’ gücünü fark ederek bu bölgelere daha çok kürt nüfusun göçünü sağlamışlardır.
Ve bu son artış ise haddinden fazla gerçekleştiği için ekonomik,sağlık ve güvenlik alanlarında malesefe zafiyete yol almıştır. Güvenlik sorunlarının başında gelen küçük çaplı kürt çeteleri hasıl olmuş ve devamında büyük çapta kürt mafyaları büyük illeri tekellerine almaya başlayarak bu bölgeler Kürtçü etnik bölücü ‘’terör örgütlerinin’’ yapılanmasının önünü açarak kapkaç,gasp,hırsızlık gibi ‘’adi suçların’’ organize hale getirilmesi ile Türk nüfusun aleyhine bir zemini hazır hale getirmiştir.
Kürt nüfusunun göç mantığıyla geldiği bölgenin yarı göçebe kültürünüde beraberinde getirmesi başta çarpık kentleşme ve varoş kültürünün son hızla artışını sağlamış gökdelenlerin arasında tek katlı gecekonduları mantar gibi inşaatını sağlamıştır. Bu göçün getirdiği sorunların başında ise ekonomik ayrışma ile birlikte ‘’işçi’’ sınıfının sömürüldüğü komünist değirmenlere su taşımış bu bölgelerde birçok terörist,Marksist yapıların doğuşunu ve Türklüğün yozlaştırılmasının yani emperyalist kültür savaşını başlatmıştır.
Reformlar,Modernlik ve Doğum Kontrol İhaneti
Koç Holdingin başlattığı ve çağdaşlık,modernlik demek olan ‘’tek çoçuklu aile’’ kültürünü yaygınlaştırma amaçlı başlatılan gerek medya gerekse hükümetler eliyle gerçekleşen ‘’aile planlaması’’ uygulamaları son hızla ülkenin sanayi ve ticari bölgelerinde kendine yer bulmuştur. Bu uygulama etnik(ırki) olarak bilhassa Türk ailelerin çoğunlukta olduğu mahallelerde çalışma yapmış,Türklüğün devamını sağlayacak olan ‘’aile’’ temel yapısına dinamitler konulmuş ve patlatılmıştır. Tüm bunlara paralel olarak 1990’lı yıllarda Marksist bir çizgide başlayan feminist hareketler ‘’Türk Kadınına’’ aileye soğuk bakan ve hatta evlilik kurumunu dahi yok ederek bunun adına modernlik adı verilen ‘’birlikte’’ yaşama kültürü kısmen hakim kılınmıştır. Tüm bu ihanet çalışmaları olurken ise binlerce ailede boşanmalar,kadına şiddet uygulamaları nedense çok hızlı bir şekilde artış göstermiş Türk aile yapısı neredeyse yokluğun eşiğinde bir ‘’bilimsel soykırım’’ile baş başa bırakılmıştır.
Türk çoğunluktaki mahallelere bu şekilde on yıllarca süren bu uygulamalar ile azınlık bir halde Kürtlerin içerisinde ‘’barınma’’ imkanını güç bela bulabilmişlerdir.
Modernlik,feminizm,çağdaşlık Kürtlere uğramamış gecekondu mahallelerinde 2-3 eşli 15-20 çocuklu ‘’aile’’ hayatlarına devam etmişler ve şimdi günümüzde türlü teşvikler ile bu durumun güçlenmesi sağlanmıştır.
Çarpıcı bir örnek…
1998 yılında Mardin-Nusaybin ilçesine bağlı bir köye ‘’çoçuk felci’’ aşısı için giden sağlık ekipleri köy halkının ‘’gidin buradan siz soyumuzu kurutmaya geldiniz’’ bağırışları arasında taşlı sopalı köyden kovması ile neticelenmiştir..
TÜRKOĞLU, TÜRK KIZI
TÜRKLÜĞÜNÜ KORU ..!!

0 yorum:

Yorum Gönder

Acun'da huzur için ne gereklidir ?